Hıristiyanlık ve İslâmiyet, her iki din de bugüne dek evrensel olma iddiasını taşımış, güçlü bir iradeye yaslanan mesajları insanlığa yönelik bir çağrıyı dile getirmiştir. Bu dinin mensupları dünyanın büyük bir kısmına inançlarını yaymış; süreç içinde kendi kutsallarını, simgelerini ve kahramanlarını üretmişlerdir. Ancak tüm mesele her iki tarafın karşı karşıya geldiği ve birbirlerini sapkınlık ve küfür ile itham ettiği noktadan itibaren başlar. “Kim için” ve “ne için?” soruları ile gerçek bir yüzleşmeye girildiğinde, dinlerin saf ve kutsal özleri derin bir yara almış, tarihin gerçeklikleri daha baskın bir hale gelmiştir. Böylelikle barış ve esenlik vaatleri hızla unutulmuş, neticede acımasız bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu karanlık resimde din adına verilen savaşların biri bitmeden diğeri başlamıştır. Sevgi acımasızlığı gizlemiş, alçakgönüllülük büyük bir kibri doğurmuş ve nihayetinde kutsallık adına “dünya malı” için amansız bir mücadeleye girişilmiştir. Katliamlar, tecavüzler, harap olan şehirler, sürgünler ve göçler birbirlerini kovalamış; “bu dünya” ile “öteki dünya” aynı yönde ilerlememişlerdir.
Hıristiyanlık ve İslâmiyet, her iki din de bugüne dek evrensel olma iddiasını taşımış, güçlü bir iradeye yaslanan mesajları insanlığa yönelik bir çağrıyı dile getirmiştir. Bu dinin mensupları dünyanın büyük bir kısmına inançlarını yaymış; süreç içinde kendi kutsallarını, simgelerini ve kahramanlarını üretmişlerdir. Ancak tüm mesele her iki tarafın karşı karşıya geldiği ve birbirlerini sapkınlık ve küfür ile itham ettiği noktadan itibaren başlar. “Kim için” ve “ne için?” soruları ile gerçek bir yüzleşmeye girildiğinde, dinlerin saf ve kutsal özleri derin bir yara almış, tarihin gerçeklikleri daha baskın bir hale gelmiştir. Böylelikle barış ve esenlik vaatleri hızla unutulmuş, neticede acımasız bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu karanlık resimde din adına verilen savaşların biri bitmeden diğeri başlamıştır. Sevgi acımasızlığı gizlemiş, alçakgönüllülük büyük bir kibri doğurmuş ve nihayetinde kutsallık adına “dünya malı” için amansız bir mücadeleye girişilmiştir. Katliamlar, tecavüzler, harap olan şehirler, sürgünler ve göçler birbirlerini kovalamış; “bu dünya” ile “öteki dünya” aynı yönde ilerlememişlerdir.